Friday, December 2, 2016

Unutmak Üzerine

UNUTMAK

"Aklımdan silindi gitti."
Bir iş yaparken araya başka bir iş girerse biz ilkini tümüyle unutabiliriz.  Örneğin yemek masasını toplarken kapı çalsa bardağı o an nereye koyduğumuzu unutabiliriz.  Bu working memory içinde bir unutmadır. 

Working memory içinde hatırlama için episodic(zaman ve yerden) ya da semantic (anlamsal, ilişkisel) mekanizmalar yoktur.  Working memory içinde, focus ve concentrate mekanizmaları vardır.  Focus odak belirlendiğinde bir el lambası ışığı gibi belirli bir alanı sınırlayarak güçlendirir  ve odak dışındaki alanları zayıflatır.  Focus yalnız bir bölgeyi öne  çıkartmak değil, aynı zamanda onun haricini maskelemek, bastırmaktır.   Kapı çalınca working memory ona odaklanır ve bardağı koymak gibi basit
 ve otomatik olarak yaptığımız bir olayı bastırır.  Eğer kapı çalmadan önce  o bardak hakkında konuşuyor olsaydık, yani ona focus olmuş ve hatta bir  miktar konsantre olup semantik ilişkilerini bir miktar bağlamış olsak  bardağı koyduğumuz yeri unutmazdık.

 Evden çıkarken kapıyı kapattığımızı unutmak alışkanlığımız varsa, ısrarla  kapıyı kapatırken dikkat edip, kendi kendimize kapattık vb diyerek ezberlemeye  çalışsak bile yine de unutabiliriz.  Bu durum, sık sık geri dönüp kontrol etmek  ihtiyacına dönüşürse konu OCD Obsessive Compulsive Disorder boyutuna bile  ulaşabilir.  Kapıyı kapatmamız kapatma anında working memory'dedir.  Fakat  bir süre içinde yaşadığımız her olay gibi episodic belleğe yani hem olay  hem de zaman, yer bilgisini saklayan belleğe yazılır. Kapıyı kapattığımızı hatırlamak için ilk yapmamız gereken kapıyı kapattığımız zaman ve yeri düşünmektir.  Evde ya da dışarda kaybettiğimiz bir şeyi bulmak için de aynı yaklaşım geçerlidir.

Hatırlamak hatırlanacak şeyle de ilgilidir.  Episodic bellekte hatırlamak bir nesne ya da olayın gerçekleştiği zaman ve yeri hatırlamaktır.  Bir başka türlü hatırlamak ise kaybolan nesnenin ne olduğunu, başka nesnelerle ilişkilerini düşünmektir.  Bu semantic bellekte bilgi aramaktır aslında.  Bu yüzden remember - hatırlamak episodic bellekle, know - bilmek ile eşleştirilir.

Hatırlanacak şeyin modalitesi resim, ses, kelime, metin, olay vb'de önemlidir.  Örneğin unuttuğunuz bir İngilizce kelimeyi, yaklaşık olarak nasıl seslendirildiğini ve benzerlerini düşünerek hatırlayabilirsiniz.  Burada o kelimenin seslerini hatırlamak(remember) değil anımsamak(recall) söz konusudur.  Kısa dönem ve uzun dönem belleklerimizde ses ve görüntü olarak hatırlayamadığımız fakat benzer bir şey gördüğümüzde çağrışımla anımsadığımız(recall) çok geniş bir bellek kaydı vardır.

Benzer şekilde kapıyı kapattığımızı hatırlama sürecinde, zaman düşündüğümüzde bir an anahtarı döndürürken ki parlama, ya da kapı gözümüzün önüne gelebilir.  Bu bizi kapattığımıza ikna eder.  Güven verir.  Oysa, sözlü referanslar aynı güveni vermeyebilir, eğer çok çok sayıda tekrarla başlı başına bir olay haline gelinceye kadar ezberlenmemişseler.  Sorun, episodic kaydın oluşması için kısa bir süre hiçbir şey düşünmeden o anahtara focus olmanızı gerektirir.  Kısaca, sonradan hatırlayacağınız bir fotoğraf çekmeniz gerekir.  Oysa sözel yaklaşım, episodic değil semantic işlemleri harekete geçirir ve zaman bilgisi olmayan bir kayıt oluşturur.  Bu ise ileride hatırlanmak istendiğinde güven duygusunu  zayıflatır.  Çok güçlü bir hatırlama şekli için saate bakınız ve kısa süre   ilgili bir nesneye  focus olunuz.

Bu bakış açısı ile Türkçe'de bazı sözler:
"Her gördüğüne inanma!"
"Gözümle görmeden inanmam!"
"Gözünün önüne getir!"

Görme ile ilgili ayrı bir yazımı bir süre sonra okuyabilirsiniz.

Ali R+ SARAL


  

Tuesday, November 1, 2016

To See or not.

TO SEE OR NOT

When we see a moving thing,  we see and percieve movement.  In order to see movement we should at least see the object in one position and then in another.  If we do not see the object in its first position namely if we have not seen it before, we will not see the object as moving.

We do not see movement of an object unless we have seen it before.

There is a time lapse, that passes between the initial and current positions of the object.  The more the time lapse the bigger the movement for the same constant speed.

Now, what happens if we diminish the time lapse till the movement  gets down to 0, in limit.bbAnd apply our rule : We do not see movement of an object unless we have seen it before.

We do not see an object unless we have seen it before.

Let's take an example:
Looking at a picture of 5 gentlemen on a photo.  If you do not know one of them or have not seen him before, you will not notice him.  It will appear only as 5 gentlemen to you because you are initiated to gentlemen class in your semantic memory.

An other example:
If you see a modern picture with no specific motive or figure.  It will appear to you as caos unless you are initiated to specific modern art approaches and styles.  If not you will still see lines, colors etc. which do exist in your semantic memory and inherited perception abilities such as 'good continuation'.

A philosophical issue:
Is it possible to see God.  We can not see what we have not seen before.
Nevertheless, like graphical primitives, hard-wired inherited abilities such as good continuation, we can percieve his attributes such as vigilance.

Whether given down or created, God is an important concept in the culture of the human society.  Many functions of God are being performed by human beings in today's world, air traffic control, hospitals, disaster recovery etc.  Special care should be spent to improve the concepts that constitute the attributes of God such as mercy, compassion.



restraint in Hittites

The art is rather 'idealistic' and 'conceptual' in the sense that the artist's aim is not to copy
accurately what he sees before him but to convey with the maximum of clarity what he considers to be the 'essence' of what he is carving.

in this case the figures (of Tudhaliyas IV and his personal deity) are superposed with the god standing
alongside the king, and the scale of the two is arranged so that the god, instead of holding the
usual weapon in his left hand, clasps the right wrist of the king in a protective embrace.

O. R. Gurney, THE HITTITES


'Of all manifestations of power, restraint is respected most.'
Genral, Powell, Gulf War General Commabder of USA.

Sanırım, Batı'nın bize karşı aldığı tavır yalnızca basit bir düşmanlıktan öte
yaklaşım farklılığından da kaynaklanıyor.Biz savaşa giderken davul zurna ile gitmek
geleneğine dayanıyoruz...  Onlar sakınarak, gücünü iyi hesaplayarak...

Saturday, May 28, 2016

On the Perception of Unidentified Entities


We can identify things that we percieve.  This does not mean that we do not

percieve things that we can not identify.

 

If the input perturbation is too small, we can not hear, see etc., identify the entity.

For example, in an orchestra, it is impossible for every violin player in the violin

section to play exactly the same color, pitch namely the sound.  It is impossible

for us, the listener to hear each performer's different sound but instead we hear the

rich, deep sound of the violin section, rather than the week sound of a single violin.

 

We percieve the minute differences in the violin section as a feeling, a warmth,

richness and depth.  We percieve small changes that can not be identified not

cognitively but emotionally.

 

This may be the reason why small changes are frequently used in music performances.

The key here is to make the change, for ex. a temporary tempo change, in such a way

that it can barely be heard but can not be identified or noticed, though can be

percieved emotionally.

 

The entities that are unidentified include not only very small values but also

unmeasurable continuous quantities.  This varies from the perception of physical

values of heat, light etc. to the social values such as risk, friendness etc.

 

The languages include words such as hot, cold, very hot, bright etc. or dangerous,

true friend etc. words to describe these entities.  If paid attention one can notice

that these are all emotion related words or concepts.

 

The reason that an entity is unidentified may be related to the modality of the

perception.  We cannot identify quantitatively any visual input.  We cannot

identify something if it is the first time we see it.

 

Color, hue, brightness etc. light attributes are all unmeasurable continuous values.

It is impossible to identify them objectively.  We cannot remember a view if it

is not identified in the related semantical memory.  We can only recall that view

if we see it again.  Namely,  we can remember a view only if it is recorded as

part of an event in the episodic memory.

 

Aural modality has some similarities with visual modality.  Timbre, loudness,

tempo, etc. many parameters are continuous unidentifiable values, except pitch.

Instrumental music can mostly not go to episodic memory.  There is a window of

attention of the listener which slides through the music piece which builds a

balance of recalled elements and freshness.  The unity of the piece is achieved

through making small or unidentifiable changes of the initial material.  The

listener can percieve this emotionally rather than cognitively.

 

This is the reason that music expresses things that words cannot.  Music touches

the heart through feelings aroused by unidentified entities.

 

 

Thursday, January 7, 2016

The Role of Belief in Cognition


The Role of Belief in Cognition

 

There are working, episodic and semantic memories in our brain among others.  It is not very clear whether these are completely seperate regions in our brain.  They can be easily detected functionally. 

Working memory is the memory we use when we are actually thinking or talking.  Episodic memory holds the information related to events and when/where they occur.  Semantic memory holds the abtracted concepts/knowledge.

An event first happens in the working memory, then it is recorded in the episodic memory.  If there is a knowledge that can be deducted, it is recorded in the semantic memory.

The semantic memory is specially organised so that generalization and instantiation can be done automatically.  For example we do not think too much to say an eagle flies.  In the semantic  tree, eagle is connected to bird and bird is connected  to flying animal and that to animal.  How the information is stored in our brain is possibly related with the formation of connections during the perception and further processing. It is not a surprise that categorical subject test have shown regions close to the perception/subject specialization.

When some concept is being inserted to the semantic memory, an appropriate location in the semantic tree is searched.  Actually this may be an innate procedure that is done automatically while forming new connections.  The crux of the issue is how it is established that a connection of the eagle to the bird occur. 

The context of the word eagle may establish the relation of eagle to bird if the context of the bird is similar to the eagle.  The more the contexts' similarity the better.  The better what? We answer this what question as: Belief.

The more the new item, the new leaf fits into the semantic tree the more it is confident.  On the other hand, the more confident the leafs of a semantic tree, the more confident it is.

Schachter says in his 'Memory, Brain and Belief', "I use the term 'belief' when I use the attribution of truth value to a particular thought content, either percieved of recalled."

The semantic tree holds not only the data items but also their belief factors. Harold Pashler says in his 'Encyclopedia of the Mind', "An alternative answer to the question of what justifies memory beliefs turns on the idea that memory is preservative not just respect to the content of beliefs but also with respect to their justification".

Belief helps us to feel our thoughts.
Belief is how we sense our brain.

 
Ali R+ SARAL